google-site-verification=Ism_lZHY906jdWnB1cLcAeqKAQhwuvfAf_INdPTyL9A google-site-verification: google5d1cd1d5e407e9b6.html KIZILCAÖREN KÖYÜ WEB SİTESİ - Siir-fikra-turku

KIZILCAÖREN KÖYÜ WEB SİTESİ

Siir-fikra-turku


Nail DOĞANdan Deyişler

KURBAN OLAM KALECIKTE KARINA
CAN VEREYIM KURT GÖLÜNÜN SUYUNA
MENEKŞE PINARI PATLICANIN KOYUNA
KÖYLEIN İÇİNDE BİR TANESIN SEN

AHBUNLUKLARA KARŞI TİLKİ TEPESI
KARATAŞYANI YANIKLAR İNCİ TANESI
DEVE ÇAYIRI ÇİLLÖĞÜK GÜZELLİKLER PERİSİ
KÖYLERIN İÇİNDE BIR TANESIN SEN

KARABALÇIK KANCAALAĞI HEP BİRARADA
GİTSEM İSTENGEL GÖLÜNDEN HALİMİN SAZA
EREMEDİM ZOR TAŞININ SIRRINA
KÖYLERİN İÇİNDE BİR TANESİN SEN

ELMALAGIN KIRAN YAZLIKTA BİZİM
SALINCAALAĞI YUNNAKTA KALBİM VE GÖZÜM
ÇAVŞAK BİR SALKIM ÜZÜM
KÖYLERIN İÇİNDE BİR TANESİN SEN

KAZANCI DERESİ GİZLİ İŞLER YATAĞI
HİÇ BULUNMAZ DÖNEĞİ VE KAYPAĞI
BAĞLAMANIN ÇAMURU TAŞTEKNENİN YALAĞI
KÖYLERIN İÇİNDE BİR TANESİN SEN

BİR YOKUŞUN VAR BÖĞRÜMÜZÜ GETİRİR YOLA
TURNALIKTA VERİRİZ TATLI BIR MOLA
NASİP OLMAZ KARAPINARIN SUYU HER KULA
KÖYLERİN İÇİNDE BİR TANESİN SEN

CENNETE DERESİNDEN İNSEM AĞIL YANINA
GÜTSEM TEPE ÜSTÜ KAYNAR PINARDA
BAŞKA YERLER TAT VERMIYOR HİÇ BANA
KÖYLERİN İÇİNDE BİR TANESİN SEN

BÜYÜK ÇAYIRLARA KARŞI TİLKİ TEPESİ
AYLUK OLUR MERASI
AĞCASU MELİK ÇAYIRI BİRBİRİNİN KOPYASI
GÖLÇAYIRI MENEKŞE PINARI ÇALILIKLAR ARASI
KÖYLERIN İÇİNDE BIR TANESİN SEN

SARI SEKÜZÜ YAYLA YOLU KIRAĞIN ÜSTÜ
HİZMET EDENLERİN DİKİLSİN BURAYA BÜSTÜ
KUZTARLA ÇUKURLAR BELKİDE BİZLERE KÜSTÜ
KÖYLERIN İÇİNDE BİR TANESIN SEN

YAYLAM SENDEN BAHSETMEZSEM OLMAZ BURADA
YİNE YARA ACTIN YÜREGİMDE BAGRIMDA
ÖLÜRKENDE OLMAK İSTERDİM SENİN YANINDA
KÖYLERIN İÇİNDE BİR TANESİN SEN

DELİ NAİL DAHA YAZACAKLARIN VAR
BAŞKA YERLER OLUR MAPUSTAN DA DAR
YAZDIGIM ŞU YERLERİN HEPSİ BIR NİGAR
KÖYLERIN İÇİNDE BİR TANESİN SEN

NAİL SENİ METHEYLEDİ DİLLERDE
DİLLERDE DİLLERDE HEP GÖNÜLLERDE
AĞLAYA SIZLAYA YABAN ELLERDE
HASRETİNİ ÇEKERİM MEKANIMSIN SEN


NAİL DOĞAN...... 



KÖYÜN HANE ÖZELLİKLERİ


Nerde kaldı Lillo Mehmet kel Fahri
Var güçleri ile çekmişler kahrı
yandım ali kıranllı abdullah efendi
çıtık gilin neşet de bunlardan biri


birbirinin uğruna can koyarlarmış
düşenin yardımına hepsi koşarmış
biri yiğit biri alimbiri kurnazmış
benim diyenler boy ölçüşememiş sanki

salık kado filik koyun edermiş
çakır hakkı bir düvele yetermiş
abdi efendi süruriden çok sertmiş
hepside birer abide sanki

celepgiller kendi başına hane
serdergiller pireyi yaparmış deve
zıngırgiller zaten bir iki tane
halit dayı bülbül gibi ötermiş sanki

edegiller gök gürültüsü gibi bağırırmış
kıytıkgiller yanlarında çok cılız kalmış
rahmetlik battik dayı iğne yaparmış
iğnenin acısıda aranır sanki simangiller

çayır tarla sökermiş ciğercigiller
fiğ mercimek ekermiş sığırtmaçgiller
ekseriye değirmendeymiş
değirmenin çöreğide aranır sanki

ağagilin ekini yana yatarmış
topal şükrü conk osman tavla atarmış
arife hatun üç dört çoban tutarmış
şimdi ilaç için kuzu aranır sanki

kadirağagil ta yukarıde oturur
ireştağgiller bostan suyu kurutur
nuri efendi selağgil yan yana durur
o dostluklarda şimdi aranır sanki

postacıgilin derdi
kemalgil ilen bozuklugilin derdi
keçi gütmeylen köseğilde komşu
salmangililen garipliği kalpleri sızlatır sanki

kalaycıgılle çongargil hep birarada
cettangilin harmanı okul yolunda
yalnız kalmış mollahasangil köyün sonunda
oralara da insan gider mi sanki

ağılyanının derdi ayrı düşmekten
köyün çayır yolu ordan geçmekte
hacı osmanlı çörmüğe kışın göçmekte
göçselerde köyüm ıssız kalır mı sanki

hacıgilin kıranlıgilin kıranları var
çıtıkgilin ekmeği yukarı dereden akar
yadi mollagil bir harman da ot atar
o beraberlikte şimdi aranır sanki

muhacirgil başka yerden gelmişler
ceğetgil yorgun garip kalmışlar
yinede bir kale gibi durmuşlar
onlar bile köyden gitmemiş sanki

cembersizgilin kapısına kilit vurulmuş
vahitgil İstanbul u yurt olarak tutmuş
çıragil bilgin alim okumuş
içlerinden köye hasret çıkmamış sanki

sübiyangille kalendergil bir hane imiş
ahmet hoca aliceğillerdenmiş
gürcigiller çok sakin efendi imiş
o günlerin havası mis gibiymiş sanki

karabalçık pelit içinde kalmış
ataları gökçe süleymanlıdan gelmiş
onlarda köye böylecene karışmış
çabuk çabuk konuşmaları bir değer sanki

kanlıhasangil giritligil karşı karşıya
arasından bir yol geçer dana katmaya
paşagile mendil verin burun tutmaya
köyün suları da boşuna akıyor sanki

rahmetlik şakir usta demir dövermiş
çevre köyler meslegini övermiş
reşadiye tokat hepsi bilirmiş
bütün heybetiyle duruyor sanki

nail doğan olmuş köyün delisi
zengini fakiri altın hepsi
reşadiye tokat kızlcaören beldesi
alem biliyor bir deger sanki ......Naİl DoĞaN....... 
Nerde kaldı Lillo Mehmet kel Fahri
Var güçleri ile çekmişler kahrı
yandım ali kıranllı abdullah efendi
çıtık gilin neşet de bunlardan biri


birbirinin uğruna can koyarlarmış
düşenin yardımına hepsi koşarmış
biri yiğit biri alimbiri kurnazmış
benim diyenler boy ölçüşememiş sanki

salık kado filik koyun edermiş
çakır hakkı bir düvele yetermiş
abdi efendi süruriden çok sertmiş
hepside birer abide sanki

celepgiller kendi başına hane
serdergiller pireyi yaparmış deve
zıngırgiller zaten bir iki tane
halit dayı bülbül gibi ötermiş sanki

edegiller gök gürültüsü gibi bağırırmış
kıytıkgiller yanlarında çok cılız kalmış
rahmetlik battik dayı iğne yaparmış
iğnenin acısıda aranır sanki simangiller

çayır tarla sökermiş ciğercigiller
fiğ mercimek ekermiş sığırtmaçgiller
ekseriye değirmendeymiş
değirmenin çöreğide aranır sanki

ağagilin ekini yana yatarmış
topal şükrü conk osman tavla atarmış
arife hatun üç dört çoban tutarmış
şimdi ilaç için kuzu aranır sanki

kadirağagil ta yukarıde oturur
ireştağgiller bostan suyu kurutur
nuri efendi selağgil yan yana durur
o dostluklarda şimdi aranır sanki

postacıgilin derdi
kemalgil ilen bozuklugilin derdi
keçi gütmeylen köseğilde komşu
salmangililen garipliği kalpleri sızlatır sanki

kalaycıgılle çongargil hep birarada
cettangilin harmanı okul yolunda
yalnız kalmış mollahasangil köyün sonunda
oralara da insan gider mi sanki

ağılyanının derdi ayrı düşmekten
köyün çayır yolu ordan geçmekte
hacı osmanlı çörmüğe kışın göçmekte
göçselerde köyüm ıssız kalır mı sanki

hacıgilin kıranlıgilin kıranları var
çıtıkgilin ekmeği yukarı dereden akar
yadi mollagil bir harman da ot atar
o beraberlikte şimdi aranır sanki

muhacirgil başka yerden gelmişler
ceğetgil yorgun garip kalmışlar
yinede bir kale gibi durmuşlar
onlar bile köyden gitmemiş sanki

cembersizgilin kapısına kilit vurulmuş
vahitgil İstanbul u yurt olarak tutmuş
çıragil bilgin alim okumuş
içlerinden köye hasret çıkmamış sanki

sübiyangille kalendergil bir hane imiş
ahmet hoca aliceğillerdenmiş
gürcigiller çok sakin efendi imiş
o günlerin havası mis gibiymiş sanki

karabalçık pelit içinde kalmış
ataları gökçe süleymanlıdan gelmiş
onlarda köye böylecene karışmış
çabuk çabuk konuşmaları bir değer sanki

kanlıhasangil giritligil karşı karşıya
arasından bir yol geçer dana katmaya
paşagile mendil verin burun tutmaya
köyün suları da boşuna akıyor sanki

rahmetlik şakir usta demir dövermiş
çevre köyler meslegini övermiş
reşadiye tokat hepsi bilirmiş
bütün heybetiyle duruyor sanki

nail doğan olmuş köyün delisi
zengini fakiri altın hepsi
reşadiye tokat kızlcaören beldesi
alem biliyor bir deger sanki ......Naİl DoĞaN....... 

Kızılcaören Manileri


Çarığın apına bak
Desteler bağına bak
Sen aklıma geldikçe
Kızılcaören dağına bak

Samanlıkta sazım var
Komşu sana sözüm var
Utandım diyemem
Kızınızda gözüm var

Yaylanın çisesine
Uyandım yar sesine
Dolan dolan gel yarim
Çifte kelek sesine

Gittim çayır biçmeye
Eğildim su içmeye
Yarin geldi dediler
Kanatlandım uçmaya

Çorabın ağına bak
Döndür de bağına bak
Canın güzel isterse
Kızılcaören dağına bak

Bahçede yeşil hıyar
Boyun boyuma uyar
İkimizde bir boyda
Ayrılmaya kim kıyar

Terekte süt güğümü
İpek saçın düğümü
Oynasana kızcağız
Kardeşinin düğünü

Mendil aldım onbeşe
Yudum serdim güneşe
Senin yarin gül ise
Benim yarim menekşe

Yayladan gelir kene
Gül sarılmış dikene
Seni bana versinler
İkimiz birikene

Suya giderim suya
Elmayı soya soya
Kaldır yarim fesini
Göreyim doya doya

Lambaya koydum gazı
Ben çekemem bu nazı
Mektubu merak etme
Gelir elimden yazı

Ata binerim ata
Tabanca ata ata
Yar yanlarım çürüdü
Yalnız yata yata

Kızılca yolun başı
Yıkılsın dağı taşı
Yarim gitti gurbete
Dinmez gözümün yaşı

Evimin önü pınar
Hep kuşlar ona konar
Gitti yarim gelmedi
Yüreğim ona yanar

Karanfili ektiler
Gül fidanı diktiler
İkimizin önüne
Tel örgü çektiler

Evimin önü kuyu
Uyu sevdiğim uyu
Birde benim için iç
Yaylaların suyunu

Taya taktım yuları
Yayılır kıyıları
Uyu sevdiğim uyu
Ayrılık uykuları



Destanlaşan Türküler


DELİ ŞÜKRÜ TÜRKÜSÜ

Deli şükrü Kızılcaören kasabamızın Hacıosmanoğullarından dır. Küçük yaşta babasını kaybetmiş ve amcasının yanında büyümüştür. Hamdi adında bir erkek ve beş tane kız kardeşi vardır.Cumhuriyetin ilanından önceki yıllarda, Osmanlı Devletinin idare tarzına göre Deli Şükrü yöremizde Mıntıka Müdürlüğü yapmaktadır. Görevli olduğu süre içerisinde daima fakirden, garibandan yana olmuş Zorbaların da korkulu rüyası olmuştur. Yörede fakir babası olarak tanınmıştır. Deli şükrü nün bu davranışları zorbaların zoruna gider, fakat bir şey yapamazlar. Bundan kurtulmak için Deli Şükrü yü Sivas valisi Reşit Paşaya şikayet ederler. Valiyi öyle doldururlar ve kendilerini öyle acındırırlar ki vali olayı yerinde incelemek üzere ilçeye gelir. Hazırlanan komplo gereği deli şükrü suçlu bulunarak Bayburt a sürgün edilir. Zorbalar Bayburt az bularak Sivas a götürmeyi başarırlar ve hapsederler. Deli şükrü hapiste yatarken Sivas eşraflarından birisi Vali Reşit paşa ya bir at hediye eder. At huysuz olduğu için kimse binemez.Birçok kişi dener fakat, hiçbir kimse ata binmeyi başaramaz. Buna binse binse biniciliği ile meşhur deli şükrü biner derler; ancak Vali nin çevresindekiler deli şükrünün kaçabileceğini söylerler Vali bu tür endişeleri kabul etmez. Ne pahasına olursa olsun Deli Şükrü yü ata bindirir. Deli şükrü atın yelesinden tutar, atı sever, okşar ve bir sıçrayışta ata atlar. Gözden uzaklaşır. Arkadan dedikodular başlar, birçoğu deli şükrünün gelmeyeceğini söylerler; fakat, deli Şükrü, dedikoduları haksız çıkararak geri gelir. Reşit paşa, Deli Şükrü nün bu mertçe davranışını taktirle karşılar. Deli şükrü yü yanına çağırtır, Gönlünü alır ve birkaçta hediye vererek afettiğini söyler. Zenginin delisi, fakirin velisi Deli Şükrü hapisteyken halk ona sevgisini aşağıdaki şekilde dile getirmiştir.

Konaklar yaptırdım uzun çarşıya
Camlı pencereleri karşı karşıya
Haber anlatamadım Reşit Paşa ya
Gelme emim gelme, dönmem geriye
Beni sürgün ettiler angıldere ye

Atımı çektimde binek binek taşına
Elim yetişmiyor eyer kaşına
Benden selam söyleyin hamdi gardaşıma
Gelme emmim, gelme, dönmem geriye
Beni sürgün etiler angıldere ye


Kır atımda kirim kirim kişniyor
Beş bacım var evde nakış işliyor
Bilmem Hamdi kardeşim nişliyor
Gelmem emmim, gelme, dönmem geriye
Beni sürgün ettiler Angıldere ye


Deli Şükrü derler namı var idi
Mağripten maşrıka şanı var idi
Bahar geldi karlı dağlar eridi
Gelmem emmim , gelme, dönmem geriye
Beni sürgün ettiler Angıldere ye


Kızılcaören Tekerlemeler


Değirmene girdi köpek,
Değirmenci vurdu kötek
Hem köpek yedi köpek
Hem kötek yedi köpek

Hikayedir bunun adı
Söyledikçe çıkar tadı
Lafıma laf katanın
Eşeğine binsin kadı

Patlıcan var patlıcan
Patlıcan senin kocan
Biber var biberle
Düz yoldan ilerle

Elimi kestim kan çıktı
Karpuzu kestim bal çıktı
Kız senin kocan kel çıktı
Yağ yağ yağmur

Teknede hamu
Tarlada çamur
Ver Allah ım ver
Sicim gibi yağmur

Daldan dala atladım
Sarı çiçek topladım
Çiçeklerim döküldü
Dere aldı götürdü

Dere boyu çalılık
Derede olur balık
Oltamı attım
Balığı tuttum

Balık suya dalamaz
Ebe beni bulamaz
Ebe ebe gel bize
Uzaktan vur elimize

Eğer vuramazsan
Ebesin ebe
Bir,iki,üç,dört,beş, altı
Bunu sana kim dedi

Bacadan baktım fildir göz
Biri ala, biri boz
Bindim bozun üstüne
Çıktım felek yoluna

Felek yolu bin gezer
Ayı beni korkuttun
Kulaklarımı sarkıttın
Aynoz, boynuz, seksen, doksan, yüz..


Kızılcaören Fıkraları


ÇİTİN DİBİNDE YEDİK

Kızılcaören köyünden Arif Ağa adında birisi Yılmaz Aldemir e gündelikçi olarak çift sürmeye gider. Arif Ağa tarlaya varır, bir müddet çalışır. Yanında Yılmaz a da vardır. Bir süre dinlenmek için döneğin başında oturular. Bu arada Yılmaz, Arif Ağa ya şöyle bir teklifte bulunur: Arif ağa gel bu günkü gündeliğe bir altmışaltı oynayalım. Der Arif ağa datamam, kabul, oynayalım. der. Oyuna tutuşurlar. Neticede Arif ağa yenilir. Yenilgiyi hazmedemeyen Arif; Yılmaz, bunu da memnuniyetle kabul eder. Tekrar oyuna tutuşurlar. Fakat Arif ağa ikinci oyunda da yenilir. Akşam yorgun argın eve dönerler. Pakize Hanım yemeği hazırlar ve yemeleri için buyur eder. Arif oldukça dalgındır. Pakize hanım tekrar yemesi için Arif i çağırınca Arif de üzgün ‘Sağ ol Pakize bibi, çitin dibinde yedik.’der.



KARDASIN KOCA YILMAZ KARDASIN

Kızılcaören köyünden Yılmaz Aldemir, dağa oduna gider. Arabasını öküzlerle birlikte bir yar başına eğler. Kendisi aşağıda habire odun etmektedir. Öküzler arabayı oyana, bu yana zorlatınca arabanın tekerlekleri mazısıyla birlikte çıkar ve Yılmazın odun edindiği yere doğru yuvarlanır. Tekerler bir ağaca takılır, durur.

Bundan habersiz olan yılmaz, karşısında araba tekerlerini görünce çok sevinir. Kendi kendine : ‘kardası, oğlum koca Yılmaz kardasın’ diyerek söylenir. Ancak tekerleri, mazı ile yukarı çekmek mümkün olmadığından mazıyı ortadan ikiye keser. Tekerlerden birini omuzlayarak kağnı arabasının yanına vardığında bakar ki arabanın tekerleri yok. Anlar ki kestiği tekerler kendisine ait. Başlar kendi kendine dövünmeye.

KARNININIZDA BÜYÜR

Kızılcaören köyünden Salman Kibar ve iki arkadaşı Ordu dan atlarla tütün kaçakcılığı yaparlar. Yiyecek olarak üç tane yufka ekmekleri vardır. Kocaman adamlara birer yufka ekmeği elbette az gelecektir. Kurnazlığı ile tanınan Salman, koyun giden çobanları görür ve onlara ‘gelin çocuklar, ekmekleri değişelim’ der. Çobanlar bunu kabul ederler. Salman yufka ekmeklerini yere serer, çobanlarda çöreklerini ortaya çıkarırlar. Salman ‘ekmeğim kadar çöreğinizi alırım’ der. Çobanlar kabul ederler. Ekmekler değişilir. Salman ve arkadaşları gidince sırada çobanlar yufkayı dürme yaparlar ellerinde küçülen ekmekleri görünce ‘amca bunlar ufaldı’ derler Salman da ‘siz onları yiyin, bu ekmekler bereketlidir, karnınızda büyür.’ der



AYAĞIMIN ALTINDAKİ TOPRAK

İli köy arasında bir yayla anlaşmazlığı olur. Keşif yapılır. Aynabaş orada da şahit olarak bulunur. Hakim, Aynabaş a ‘Bu arazi kiminde.’ Diye sorar. O da: Hakim bey, ayağımın altındaki topraklar vallahi de bu köye aittir. Diye yemin eder. Keşif sonrası halk, Aynabaş a neye dayanarak yemin ettiğini sorar. Çünkü arazi, şahitlik ettiği köye ait değildir. Aynabaş, lastiğini çıkarır. Daha önceden şahitlik ettiği köye ait bir araziden aldığı toprağı ayakkabısının içine doldurduğunu söyler.’Komşuları benim sözümün neresi yalan’ diye onlarla alay eder.



KAPAT O GECE İŞİ

Hırsızlığın yiğitlik sayıldığı yıllarda iki çoban bir başka sürüden bir keçi çalar. Gece yattığı ormanda keçiyi keserler. Ancak keçiyi kestikleri yer karanlıktır. Keçiyi yüzerken işkembesini patlatırlar. Ete pislik bulasır. Pisliğin bulaştığını fark edemezler. O şekilde eti kavururlar ve yerler; birazını da ertesi gün yemek için hamançalarına doldururlar. Öğlen yakınlarına doğru bir su başına yemek yemek üzere otururlar. Hamançalarını açarlar. Bakarlar ki et pislikle karışmış vaziyettedir. Bu durum karşısında arkadaşı Diğer arkadaşına ‘kapat, kapat, o gece işidir gardaş, gece işi’ der.




CEVİZ ÇATANAKTI YA!

Adamın bir ceviz ağacı vardır. Sahibi, bu cevizi uçan kuştan korumaya çalışmaktadır. Bir gün bir karga ağacın başına konar; oradan çatanaklı bir ceviz alır. Cevizin sahibi kargayı kovalamaya başlar. Bunu gören birisi, ‘yahu komşu ne yapıyorsun’ der Komşusu da ‘sorma komşu, karga cevizi kaçırmış, onu kovalıyorum’diye cevap verir. O da ‘Komşu, bir cevizin ardından bu kadar koşulur ma’ deyince; komşu da ‘yahu kardeşim bir tane olsa koşmayacaktım ama ceviz çatanaktı’ diyerek haklılığını ortaya çıkarmaya çalışır 



Bugün 8 ziyaretçi (19 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol